Yoğun fiziksel ya da zihinsel zorlamalar sonrası ortaya çıkan doğal bir bitkinlik normaldir. Ama bu yaygın sorun, psikolojik kökenli ya da organik bir hastalığın belirtisi de olabilir. Başka bir belirtinin olmadığı, yani halsizliğin tek başına görüldüğü olayların %80'inde nedeninin psikolojik olduğu düşünülür. Bazı hastalıklar gerçekten de halsizlik yapar. Ama bunlar her zaman başka belirtilerle birlikte görülür. Bunlardan biri şeker hastalığıdır. Kan şekeri düzeyinin yüksekliği hastayı halsiz kılar. İyi denetlenemeyen şeker hastalığında kan şekeri düzeyinin inip çıkmasının bir sonucu olarak hastanın canlılığında da iniş çıkışlar olur. Ciddi kansızlıkta alyuvarlar iyice azalır ve bedene gerekli oksijeni sağlamak ve iletmek, kalp ile akciğer için oldukça zordur. Bu yüzden ciddi kansızlıkta kalp hızlı atar ve sonra halsizlik eşlik eder. Bazı ruhsal sorunlar da halsizliğe neden olabilir. Ciddi anksiyetede (kaygı, bunaltı) kişi o kadar gergin olur ki herhangi bir ek zihinsel çaba ya da zorlama bitkinlik yaratır. Halsizlik ancak gerilim azaldığında ortadan kalkar. Kısa süren halsizlikten ise şifalı bitkilerle kurtulunabilir. Halsizlik ve yorgunluğun en önemli sebeplerinden biri de kalp yetmezliğidir. İster kapak lezyonu olsun ister kalp damarı hastalıkları olsun, bunlar kalbin oksijen ihtiyacını karşılamasına engel oldukları için yorgunluk yaratabilir.
İnsanı yorgun düşüren 11 enerji düşmanı sırasıyla aşağıya çıkarılmıştır. Bilim adamları kronik yorgunluk ile tüm bu etkenler arasında şaşılacak bağlantılar olduğunu tespit etmişler.
ü Derin uykuda bizi rahatsız edici gürültü stres yaratır ve stres tansiyonu yükseltir. Sonuçta sürekli halsiz ve uykulu oluruz. Bunun için yatak odanızdan saat gibi ses çıkarabilecek eşyaları kaldırmalısınız.
ü Kahve ve çay kahvaltıdan sonrası zararlı. Kafein uyarıcı etki yapar, yani beyne daha fazla enerji emri verir. Günde 3 fincan kadar çay veya kahve içersek bu canlandırıcıdan iyi şekilde faydalanılırız. Fakat miktar ikiye katlanırsa kafein ve tein vücudumuzdaki demiri emer. Bu durumda beyin ve kalbe yeterince oksijen gitmez. Sonuçta kendimizi çok yorgun hissederiz.
ü Karbonhidrat uyku hapı etkisi yapar. Tüm karbonhidratlar aç karnına yenildiği zaman ağırlık yapar. Siz siz olun aç karnına bu besinleri tüketmemeye özen gösterin.
ü Su eksilirse dikkatiniz de dağılır. Her gün yaklaşık 8 bardak su içmemiz gerekiyor. Yoksa hissedilir bir biçimde enerji boşluğuna düşeriz. En iyisi her saat başı içine biraz limon suyu sıkılmış 1 bardak su içmektir.
ü Cep telefonu hipnozdan beter. 20 dakikadan uzun süren telefon görüşmelerinin uyku hipnozu gibi bir etki yaptığı ortaya çıktı. Dolayısıyla uzun süreli ve sık olarak telefonla konuşmak insanı yorar.
ü Sıcak suyla duş alacağımıza yatağımıza geri dönelim daha iyi. Suyun sıcaklığı vücut sıcaklığının çok üzerindeyse bünyemiz uyku getiren hormonları fazlasıyla salgılamaya başlar. Akşamları iyi uyumak için sıcakla, sabahları enerji depolamak için ılık suyla yıkanın.
ü Bazı besinlere karşı dayanıksız olabiliriz. Her şeyi doğru yaptığınız halde zinde değilseniz çölyak (karın ağrısı şişkinlik ve kilo alamama gibi masum şikayetlerle ortaya çıkan hastalık) hastası olabilirsiniz. Bu bünyenizin tahıl nişastalarını işleyememesi anlamına gelir. Baş ağrısı ve yorgunluktan şikayet eden bu kişilerin buğday, arpa gibi tahıllardan uzak durması gerekir. Kola, bünyeyi aside boğar. Az harekete bir de aşırı kola, çay, kahve ve et tüketimi eklenirse bünyede aşırı asit meydana gelir. Sonuçta da dolaşım bozuklukları, migren, bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi rahatsızlıklar yaşanır.
ü Gürültü de yorgunluğun sebeplerinden biridir. Uzun süreli gürültüye maruz kalan insanların enerjisi tükeniyor. Bağıra çağıra konuşan insanların arasında bulunmak insanı yormaya yetmektedir.
ü Floresan ışığı kronik esnemeye neden olur. Floresan ışığı öğrenme ve konsantrasyon yetimizi %60 oranında düşürür. Gün içinde saatlerce bu ışığa maruz kalan birinin bağışıklık sisteminin zayıfladığı ispatlandı. Bu da kronik yorgunluğa neden olmaktadır.
ü Küften uzak durmalı. Bulunduğunuz ortam yeterince havalanmıyorsa küf oluşabilir. Bünye küfe tıpkı mikroplarda olduğu gibi karşılık verir, bununla mücadele eder. Bu da açıklanamayan sürekli yorgunluğa neden olur.
ü Halsizlik, kansızlık sonucu olabilir. Kendinizi sürekli halsiz, yorgun hissediyorsunuz, çabuk sinirleniyor, hiçbir iş yapmak istemiyorsunuz, cildiniz soluk. Tüm bu şikayetlerin nedeni kansızlık olabilir. Beslenmenize dikkat ederek ve doktorun önerdiği ilaçlarla tedavi olmanız mümkün.
Yorgunluk ve halsizlik için bitkisel destek
· Gittiğiniz muayene ve yaptırdığınız tahliller sonucu yorgunluğunuzun ve halsizliğinizin sebebini bulamamışsanız, İbrahim Saraçoğlu’nun önermiş olduğu kür sorununuza çare olabilir. Gerekli malzemeler: 2 adet büyük boy havuç, 20 adet kuru incir, her biri için yarımşar litre su. Hazırlanışı ve kullanım şekli: İncirleri soğuk su ile yıkayıp elinizle veya bıçak ile ikiye bölün, klorsuz ve kaynamış olan suyun içine atın. Kısık ateşte 15 dakika ağzı kapalı olarak kaynatın. Süzerken incirlerin üzerine kaşıkla bastırıp içerisinde kalan suyu da çıkarın. Başka bir kapta 4-5 santim uzunluğunda doğramış olduğunuz havuçları, yine kaynamakta olan suyun içerisine atın ve 20 ağzı kapalı olarak kısık ateşte kaynatın. Bu suyu cam bir şişeye koyup buzdolabında saklayın. Sabah kahvaltısından 10-15 dakika önce aç karnına 1 bardak için. 20 gün kullanın, 10 gün ara verip 20 gün daha kullanın. 20 günlük kürü bir seferde hazırlamayın. Kürü taze olarak hazırlayın.
· Hiçbir sağlık sorunu yok iken kendinizi halsiz ve sürekli yorgun hissediyorsanız, evde hazırlayabileceğiniz bitkisel bir çay ile enerjik bir insan olabilirsiniz. Bu çay için gerekli olan malzemeler şunlar: 100 gram kuşburnu, 100 gram ahududu, 100 gram böğürtlen yaprağı, 100 gram mersin yaprağı, 1 bardak su, 100 gram süzme bal. Hazırlanışı ve kullanım şekli: Bütün malzemeleri karıştırdıktan sonra, 1 çorba kaşığı dolusu karışım suya konulup 10 dakika kaynatılır. 2 saat demlenmesi için beklenir. Süzüldükten sonra bal ilave edilerek günde 1 çay bardağı içilir.
· Kekik, çam iğnesi, yosun, ceviz yaprağı ile yapılan banyolar kişiye zindelik verir.
· 1 bardak kaynar suyun içine birer çay kaşığı toz zencefil, toz havlıcan ve süzme bal konduktan sonra 10 dakika demlenmesi için beklenir, sonra içilir. Üstüne 1 çorba kaşığı Antep fıstığı yenilir. Günde 2 kere uygulanır.
· Et kaynatıldıktan sonra süzülür. İçine bal ve biraz sirke ilave edilerek şerbet yapılır, aç karnına 1 bardak içilir.
· Beşer gram havlıcan ve zencefil kaynatılarak çay gibi içilir. Bu çay romatizma için de faydalıdır.
· Pelin otu kaynatılır, şeker ya da bal ilave edilip 1 bardak içilir.
· Yumurta: çikolata yerine yumurta ile enerji kaybınızı telafi edebilirsiniz.
· Yulaf ezmesi: 2-3 yemek kaşığı ezme bir bardak sütte bekletilip içilir.
· Ispanak: Demir, magnezyum, fosfor mineralleri ile A, C ve E vitaminleri içeren ıspanak; yorgunluğu gidermek, soğuk algınlığı, boğaz ve göğüs hastalıklarına karşı faydalarının ve kansızlığa iyi gelmesinin yanında, yaşlılığa bağlı öğrenme güçlüklerinin azaltılmasına ve damar hastalıklarına karşı da faydalıdır. Ispanak çiğ halde doğranıp salatalara ve çorbalara katılabileceği gibi, pişirilerek yemeği de yapılabilir.
· Çörekotu yağı: 1 bardak saf ve taze portakal suyu ile 1 tatlı kaşığı çörekotu yağına her sabah 10 gün boyunca devam edilir.
· Sadece kan yapımı için değil beyin, sinir, kas ve iskelet sistemi fonksiyonları için de önemli olan demirin eksikliği yorgunluk nedenidir. Mutlaka takviye alınması gerekir.
· Bal ve tarçın: yakın zamanda yapılan araştırmalar gösteriyor ki baldaki şeker vücudun güç kazanmasına yardımcı oluyor. Bal ve toz tarçın tüketen yaşlılar daha ziyade zinde ve esnek olduklarını ifade ediyorlar. Her gün diş fırçaladıktan sonra ve öğleden sonra saat 15te alındığında bir haftada vücut direnci artıyor.
· Kivi, kefir, çiğ fındık, taze nane, çiğ badem, kakao, kuru hurma, süt. Bu besinlerden hazırlayacağınız meyve suyu size enerji verecektir. Şöyle ki: 1 adet orta boy kivi, 1 su bardağı kefir, 10 adet çiğ fındık, 1 yaprak nane hepsi birlikte blenderden geçirilip taze olarak tüketilir. Bundan başka yarım orta boy muz, 5 adet çiğ badem, 1 tatlı kaşığı kakao, 2 adet yumuşak kuru hurma ve bir su bardağı süt blenderden geçirilerek taze olarak tüketilir.
· Yorgunluk çayı: 2 su bardağı su, 2 yemek kaşığı ekinezya, 1 çay kaşığı taze zencefil, 2 dilim yeşil elma, 1 çubuk tarçın. Bu malzemeler kaynatıldıktan sonra birkaç dakika bekletilir ve süzülerek içilir.
· Yulaf: doğanın bize hediye ettiği zindelik kaynağı yulaf, bir gençlik güzellik iksiridir. Çinliler yulafın bu özelliklerini binlerce yıl önce keşfetmişler. Antik Romalılar onu enerji depolamak için sofralarından eksik etmemişler. Bitkisel protein denilen yulafta bol miktarda protein, lipit (organik kaynaklı yağlar), lif, mineral tuzlar, vitaminler ve B gurubu vitaminleri bulunuyor. Düzenli olarak tüketildiği takdirde vücudu tazeleyip adeta yeniden yapılandırıyor. Yulaf, piyasada un, ezme, yulaf tanesi olarak satılıyor. Un halindeki yulaf ile ekmek, tatlı ve tuzlu hamur işi çeşitleri hazırlayabilir ya da köftelere ilave edebilirsiniz. Güne iyi başlamak için sütle karıştırılmış müsli yiyebilirsiniz. Yakın zamanda Kanada’da yapılan bir araştırma, yulaftaki beta-glukan denilen çözülebilir liflerin, karbonhidratların emilimini yavaşlatarak kan şekeri düzeyini dengede tuttuğunu ve kolesterolü düşürdüğünü gösterdi.
· Karahindiba: aktarlarda kolayca bulabileceğiniz karahindiba kökleri karaciğerin detoks yeteneğini güçlendirir. Kendisini yorgun, halsiz hissedenler karahindiba sapından hazırlanmış çaylar ve salatalarla enerji toplayabilirler. Karahindiba çayı hazırlamak için dörtte bir litre soğuk suya (yaklaşık bir buçuk su bardağı) 1 tatlı kaşığı ince doğranmış karahindiba kökleri eklenir. 1 gün bekleyip ertesi sabah 1 dakika süreyle kaynatılır ve süzülerek bir bardağa aktarıldıktan sonra kahvaltıdan yarım saat önce içilir.
· Üzerlik otu: üzerlik otu çayı da yorgunluğun doğal ilacıdır. Kurutulmuş 1 tatlı kaşığı üzerlik tohumu 1 çay bardağı suda demlenir. Ayrıca kavrulduktan sonra bal ile karıştırılarak yenilebilir ya da içilebilir. Üzerlik otundan yapılan çay açık olmalı ve en az günde 2 çay bardağı içilmelidir.
Halsizlikte ve tüm yaşamımızda suyun önemi
Sağlıklı yetişkin bir erkekte vücut ağılığının %60'ını, kadında %50'sini su oluşturur. Bu oranlar yeni doğan bir bebekte %70-75 iken yaşla birlikte azalır. İnsan beyninin yaklaşık %95'i ve akciğerlerin %90'ını su oluşturur. Vücuttaki bütün sistemler, organlar ve hücreler yeterli su olmadan kesinlikle fonksiyonlarını sürdüremez. Hücre içinde gerçekleşen bütün hayati metabolik olaylar ancak hücre içinde su yeterli ise gerçekleşebilir. Vücut sıvısının %2 gibi küçük bir oranda azalması bile hafif yorgunluk, yakın hafızada hafif bozulma, dikkati toplamada ve yapılan işe odaklanmakta güçlüklere neden olur. Vücut sıvısının azalmasına dehidrasyon denir. Gün boyunca devam eden hafif yorgunluğun en sık nedenlerinden biri de dehidrasyondur.
Vücutta taşıyıcı göreve sahip olan su, hücrelere besin ve oksijen taşır, zararlı atıkları ise uzaklaştırır. Böbreklerin zehirli maddelerden temizlemesine yardımcı olur. Kan ve lenf sisteminin büyük bir kısmını oluşturur. Vücut sıcaklığının düzenlenip dengelenmesinde rol oynar. Kan basıncını kontrol eden elektrolitlerin dengelenmesine ve taşınmasına yardımcı olur. Sıcak havalarda vücudu serin tutar ve soğuk havalarda vücut izolasyonu sağlar. Yeteri kadar tüketildiğinde cildin daha düzgün, daha yumuşak, daha parlak ve daha esnek olmasını sağlar. Tükürük ve mide salgısında bulunarak, tükettiğimiz besinlerin daha kolay ve daha hızlı bir şekilde sindirilmesini sağlar. Emziren kadınlarda süt üretimini arttırır. Bağışıklık sisteminin görevini yapabilmesi için su gereken etkendir. Bu özelliğiyle dinç kalmada yardımcı olur. Eklem dostudur, eklemlerin kayganlığını sağlar. Su tüketimi azaldıkça vücutta depolanan yağ miktarı giderek artmaya başlar ve hızla kilo alımı başlar.
İçme suyu veya doğal kaynak sularının birçoğu bölgeden bölgeye göre değişmekle birlikte, bazı mineralleri içerir. Vücudumuz için gerekli olan minerallerin bir kısmını genellikle içtiğimiz sulardan elde ederiz. Bunlar içinde kalsiyum, magnezyum ve sodyum daha fazla olanlardır. Flor, iyot ve diğer eser elementlerin de bir kısmını içtiğimiz sulardan sağlarız. Bir de şifalı sular var ki içildiğinde dahilen, haricinde çamuru sürüldüğünde şifa buluyor. Bu sulardan biri Bursa’nın Orhaniye ilçesindeki bir köydeki çeşmeden akmaktadır. Yarası olanlar hem içerek, hem de bu suyla ile karıştırılan çamuru yara ve çıbanlara sürerek, çamur kuruduktan sonra ise bu su ile yıkayarak yaraların iyileştiğini köylüler söylemektedir.
Günde ne kadar su tüketilmeli?
Bu konuda uzmanların farklı görüşleri olsa da, çoğunlukla günlük su tüketiminin 2- 2, 5 litre olması tavsiye edilir. İdeal olan ise su ihtiyacının kişinin durumuna ve mevcut hastalıklarına, hava sıcaklığına ve aktivite düzeyine göre ayarlanmasıdır.
Gün boyu ve sık sık su için ve su içmek için susamayı beklemeyin.
İdrar renginiz koyu sarı renkli ise yeterli miktarda su içmiyorsunuz demektir. İdrar renginiz koyu sarıdan açık ve şeffaf renge dönüştüğünde ise yeterli miktarda su tüketiyorsunuz demektir.
Kimler daha çok su tüketmeli?
Genellikle yüksek proteinli diyetle beslenenler, lifli gıdalardan zengin beslenenler, bulantı, kusma ve ishal ile sıvı kaybının arttığı zamanlar, ağır fiziksel aktivite yapanlar, çok sıcak ortamlarda olup aşırı terleyen kişiler gün içinde başkalarına göre daha fazla su tüketmelidir.
Eğer su içmeyi sevmiyorsanız;
Limon, elma, salatalık dilimi, nane veya çubuk tarçın eklemek gibi yöntemler suya aroma katar. Özellikle portakal ve limon gibi narenciyeler C vitamini açısından oldukça zengindir. C vitamini yağ yakımını hızlandırır ve size enerji verir. 3- 4 dilim portakal ya da limonu 1 litre suyun içine atın ve hazırladığınız suyu gün içerisinde tüketin.
Kilo vermek için
Suyun diyet yaparken de önemi büyük. Kilo vermenin en iyi yolu su içmektir. Düzenli aralıklarla su için ve sıkı bir rejim yapmadan zayıflayın. Acıktığınız zaman aşırı yememeli ama susadığınızda suyunuzu içmelisiniz. Diyet sırasında özellikle yemeklerden yarım saat önce içilen ılık su iştahı azaltır ve kilo vermeyi hızlandırır.
Günlük su tüketiminizi arttırmak için aşağıdaki tavsiyeleri mutlaka hayata geçirin:
1. Su içmek için susamayı beklemeyin.
2. Yemeklerle birlikte ve yemek aralarında su için.
3. Sekiz sekiz kuralını unutmayın. Bu kural şu: günde 8 saatte 8 bardak su için.
4. Kendinize su içmek için güzel bardaklar ve şık sürahi alın.
5. Çalışma ortamınızda ve evinizde belirleyeceğiniz bölümlere su iç yazılı notlar asın. Ofis bilgisayarınıza su hatırlatması programlarından kurabilirsiniz. Böylelikle siz işinize konsantre olmuş çalışıyorken, ekranda beliren su, size su vaktinin geldiğini hatırlatır. Ya da çantanızda ve masanızda sürekli bir şişe su bulundurun. Bu da size su içmeyi hatırlatır.
Ne var ki vücutta fazla miktarda sıvının olduğuna işaret eden durumlarda (örneğin bacaklarda ödem ve karında asit), kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, siroz ve kronik karaciğer hastalığı gibi hastalıklarda zaman zaman sıvı alımının belli bir miktarla kısıtlanması, tedavinin önemli bir parçasıdır. Bu gibi durumlarda olan hastaların doktorlarının tavsiyelerine uymaları daha doğru olacaktır.
Haftaya görüşmek dileğiyle
Sağlıklı günler