Bugun...



MİDE AĞRISINA BİTKİSEL DESTEK

Hastalık Ve Rahatsızlıkların Nedenleri Ve Doğal Tedavi Yöntemleri

facebook-paylas
Güncelleme: 28-01-2024 16:47:12 Tarih: 28-01-2024 16:34

MİDE AĞRISINA BİTKİSEL DESTEK

Mide veya karın ağrısı, karnın üst kısmında bazen de sırt bölgesinde hissedilir. Bu ağrılar bir takım hastalıkların belirtisidir. Örneğin; gastrit, kolit, sinirsel hazımsızlıklar, müzmin safra kesesi iltihabı, safra taşı, mide ülseri, reflü veya mide kanserinde yukarıda tarif edilen şekilde ağrılar görülür. Bir iki gün içerisinde geçmeyen ağrılarda mutlaka doktora başvurulmalıdır.
 
 
Mide ağrısının tedavisi için öncelikle ağrının nedeni tespit edilmelidir ki tedavi yöntemleri ona göre uygulanmalıdır.
 
 
Mide ağrısının nedenlerinden biri de mide tembelliğidir. Mide tembelliği, midenin besinleri gereği gibi ve normal sürede hazmedememesidir. Bu hal mide zafiyeti olarak da adlandırılır. Nedeni ise mide asidinin fazlalığı, mide kaslarının zayıflamış olması veya midenin hazım için gerekli olan salgıyı yapamamasıdır. Mide ülseri, midenin iç yüzündeki belirli bir kısmın aşınması sonucu meydana gelen yaraya verilen addır. Sinir bozukluğu, mide asidi fazlalığı, zamanında iyi tedavi edilemeyen gastrit, mide zafiyeti, karaciğer yetersizliği veya safra azlığı, kalp hastalıkları, sindirilmesi güç yiyeceklerin aşırı derecede kullanılması, haddinden fazla sigara, kahve, alkol, çay ve asit yapıcı meşrubat içmek, bazı ilaçların uzun süre kullanılması mide ülserini doğuran nedenler arasındadır. Hastalığın başlangıcında mide ekşimesi ve ağırlık hissi vardır. Hastanın ağzına ekşi su gelir. Tat alma duygusu hafiflemiştir, dil paslıdır, hastanın rengi solmuştur, karnın üst kısmına bastırılınca acıma hissedilir. Bu belirtiler ortaya çıktığında en kısa zamanda tedaviye geçilmezse, yemeklerden iki üç saat sonra sırta doğru yayılan şiddetli mide ağrısı baş gösterir. Baş dönmesi ve terleme de görülür. Bu devrede kusma ile bir miktar kan da görülebilir. Bazı kimselerin dışkısı kan gibi olur. Bu işaretler ülserin ilerlemiş olduğunu gösterir. Mide ülseri bilhassa ilkbahar ve sonbahar aylarında çok rahatsız edici bir hal alarak ağrı ve kanamalar artar. Mide ülseri başlangıcında teşhis edilip de tedaviye başlanılacak olursa telaşlanmaya ve korkmaya gerek yoktur. Bu durumda yapılacak ilk iş üzüntüye kapılmamak, aksine bütün üzüntülerden sıyrılmaya gayret sarf etmektir. Sonra tedaviye yardımcı olmak amacıyla aşağıdaki hususlara kesinlikle uymak gerekir: Tedavi süresince istirahat, yemekleri her gün belli saatlerde yemek, bağırsakların düzenli çalışmasını sağlamak, sigara, çay, kahve ve alkolden uzak durmak, diş sağlığına önem vermek, süt ve sütlü yiyecekler, yumurta, kızarmış ekmek, tereyağı, pelte, haşlanmış balık, patates ve sebze püreleri tüketmek.
 
 
Mide ağrısı hakkında yukarda bahsedilen reflü, mideyle değil diyafram ve yemek borusuyla ilintili bir hastalık olup mide asidinin yukarı gelmesidir. Eğer reflü mekanik kökenliyse, değişik boyutlarda olan mide fıtığından kaynaklanır. Mide fıtığı diyaframda bir açılma/yırtılma olarak tanımlanır. Bu durumda midenin özellikle yemekten sonra fıtık bölgesinde sıkışması mide ağrısı olarak algılanır. Mide ağrısıyla birlikte çarpıntı ve nefes yetmezliği hissi yaşanabilir. Reflünün yarattığı yemek borusu hasarı ve yangısal tepki hemen yemek borusu mide bileşkesinde olduğundan, bu yangı mide ağrısı olarak algılanabilir. Reflü yakınması olan hastalarda birçok kez gastrit veya ülser de olabilir. Böyle bir durumda mide ağrısının kökenini tanımlamak için mutlaka gastroskopi yapılmalıdır.
 
 
Yemekten sonra mide ağrısı hayra alamet değil
 
 
Özellikle yaş ilerledikçe mide ağrısı ve benzeri belirtilerin incelenmesi önem kazanır. Çünkü mide kanserinin görülme sıklığı yaşla birlikte artar. Yemek yedikten sonra ağrı çekmenin altında yatan en olası neden ülserdir. Mide ülseri hakkında bazı bilgiler yukarıda izah edilmişti.
 
Damar tıkanmasına dikkat
 
Öğünlerden sonra karın bölgesinde ağrı çeken, bunun sonucunda da yemek yemekten korkar hale gelen hastalar için geçerli olabilecek başka bir olasılık da bağırsak bölgesine açılan kan damarlarının tıkanmasıdır. Kalp damar tıkanıklığına benzeyen bu hastalıkta, öğünler esnasında bağırsak bölgesindeki kan ihtiyacı arttıkça damarlar artan bu ihtiyacı karşılayamamakta, sonuç olarak anjine benzeyen bir ağrı ortaya çıkmaktadır. Bu durumun kalp ve boyun gibi öbür damarlarında da tıkanıklık olan, kan basıncı ya da kolesterolü yüksek ve sigara içen hastalarda ortaya çıkması olasılığı en yüksektir.
 
 
Hazımsızlık
 
 
Hazımsızlık bir beslenme bozukluğunun işareti olduğu gibi, bir sindirim sistemi hastalığının da işareti olabilmektedir. Hazımsızlığın belitlilerini şöyle sıralayabiliriz: Midede yorgunluk hissi, karında şişlik, geğirme ve gaz çıkarma, kabızlık, nadir durumlarda ishal. Hazımsızlığın birinci sebebi yiyeceklerin ağızda iyice çiğnenmemesidir. Bir münakaşa ve ruhi gerginlik sırasında yenen yemeklerde bolca hava yutulmakta, yiyecekler acele ile iyice parçalanmadan yenmekte, en önemlisi sinir sisteminin dengesi bozulduğundan ifrazat bezleri yeterince çalışamamaktadır. Öyle ise ağza alınan lokma iyice çiğnenmenden yutulmamalı. Hazımsızlığın bir diğer sebebi bol yağlı ve nişastalı (genellikle hamur işi) yemeklerle beslenmedir. Bunlar hazmı zor yiyecekler olup, mide ve bağırsaklarda fazla beklemektedirler. Kabızlığın sebebi de bunların bağırsaklarda fazla beklemesidir. Bağırsak tembelliği dediğimiz hastalığın ortaya çıkış sebebi de yine zor yiyeceklerle beslenmedir. Öyle ise yağlı ve unlu yemekler tıka basa yenmemeli, sofrada mutlaka sebze yemeği ve yeşillik bulunmalı. Yemek sonunda mümkün mertebe unlu tatlılar yerine taze meyve bulundurulmalı. Salata ile yenen etli ve hamur işi yemeklerin hazmı daha kolay olduğundan bilhassa akşam yemeklerinde salata bulundurulmalı.
 
 
Hastalıklara bağlı hazımsızlık
 
 
Yemeklerden hemen sonra veya bir saat içerisinde ortaya çıkan hazımsızlık belirtileri safra kesesi yetmezliği, gastrit, mide ülseri ve kanseri gibi hastalıkların işareti olabilir. Yemeklerden birkaç saat sonra gelişen rahatsızlıklar oniki parmak bağırsağı ülserini ve pankreas yetmezliğini düşündürür. Geceleri ortaya çıkan hazımsızlık şikayetlerinde ve sırtüstü yatıldığı zaman kendisini gösteren mide ağrıları ise pankreas kanseri veya mide fıtığı şüphesini kuvvetlendirir. Kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, üremi, verem ve her türlü kanser vakalarında da hazımsızlık şikayetleri görülebilir. Öyleyse ne yapmalı? Hazımsızlıktan şikayet eden kimse beslenmesine dikkat ettiği halde rahatsızlığı devam ediyorsa mutlaka bir doktora muayene olmalı, gerekirse teşhis için film çektirmeli ve test yaptırmalıdır. Eğer muayene neticesinde hazımsızlığın fazla mide salgısından kaynaklandığı tespit edilirse buna asitli dispepsi denir. Yemeklerden bir iki saat sonra midede ağrı, yanma, kazıntı ve basınç şeklinde kendisini belli eder. Ekşili geğirmeler, kusmalar fazla mide asidini işaret eder. Tedavi, mide asidini arttıran yemeklerden uzak durmaya yöneliktir. Tuzlu, şekerli, baharatlı yemekler, konserveler, kızartmalar, çay, kahve, sigara, alkol, çiğ soğan bunların başında gelmektedir. Et, yumurta, taze peynir, süt gibi proteinli yiyeceklerle tuzsuz ve az yağlı yemekler perhiz için faydalı gıdalardır. Muayene neticesinde hazımsızlığın yetersiz mide salgısından kaynaklandığı tespit edilirse buna asitsiz dispepsi adı verilmektedir. Yemeklerden sonra bir iki saat müddetle midede ağırlık hissi duyulur. İshal, ateş nöbetleri ve baş ağrısı görülebilir. Dışkı çok pis kokar. Asitsiz dispepside iyi pişirilmek şartıyla her türlü et verilebilir. Yumurta rafadan, tavada pişmiş veya çorba içinde yenebilir. Çorba yağsız ve bol tuzlu olmalıdır.
 
Son olarak, yemek yedikten sonra mide ağrısından şikayet edenlere konulabilecek en üzücü teşhis mide kanseridir. Mide kanseri eskisi kadar sıklıkla olmasa da hala görülmektedir. Hatta mide kanserinin yutak borusuna yakın olan kısmını içeren bir türünde artış olduğu saptanmıştır.
Özetle hazımsızlık konusundaki şikayetlerin gastroenterologlarca daha da ayrıntılı bir biçimde araştırılması gerekmektedir. Midenin ve oniki parmak bağırsağının enine boyuna incelenmesi için endoskopi yapılması gerekli olabilir.
 
Mide ağrısında bitkisel destek
 
 
Mide ağrısında kullanılan bitkiler ve kullanım biçimleri şöyle.
 
 
· Biber: mide salgısını çoğaltır.
 
· Ayva: mideyi kuvvetlendirir.
 
· Cevizin taze dallarının kabukları, meyvelerinin kabukları ile karıştırılıp kaynatılırsa mideyi kuvvetlendirir.
 
· Ebegümeci: yapraklarını kaynatıp suyunu içmekle mide şikayetleri düzelir. Isırgan otu özütü: metabolizma rahatsızlıklarının yanısıra mide hastalarına da iyi gelir. Yaprakları ve gövdesinden hazırlanan salatayla bir kür yapılırsa son derece yararlı olur.
 
· Meyan kökü: şurubu mide ve bağırsak gazlarına, oniki parmak bağırsağı ülserlerine karşı etkilidir.
 
· Nane çayı: mide ve bağırsak gazlarını yok eder.
 
· Kişniş: tohumunu taşıyan meyvesinde nişasta, tanen, şeker, sabit ve uçucu yağlar bulunur. İçerdiği yağlarla mideyi uyarır, hazmı kolaylaştırır ve hazımsızlığa iyi gelir. Aynı nedenle mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür. Aniden başlayan mide ve karın ağrılarını bastırır. Kullanılış şekli şöyledir: Kişniş çayı için, kişniş tohumlarından bir tatlı kaşığı kadarı biraz ezilerek bir bardak sıcak suya dökülür. Kabın üzeri sıkıca kapatılarak beş dakika süreyle demlendirilip, yemeklerden önce aç karnına bir bardak içilir. Aynı etkilerinden yararlanmak için tohumları yemeklerden önce ağızda çiğnetilir. Ayrıca körpe yapraklar salata ve güveçte pişen yemeklere katılır. Kişnişin tozu da bal ile karıştırılarak bir tatlı kaşığı yenir.
 
· Üzüm yaprağı kaynatılarak içilir.
 
· Raventçini: kaynatılarak içilir.
 
· Yirmi gram günlük ve yirmi gram çörekotu toz haline getirilir. Yeteri kadar bal ile macun yapılır, yemeklerden önce altı gram yutulur.
· Nane suyu ve nar usaresi birer bardak içilir.
 
· Andızotu kökü: toz haline getirilerek bal ile macun yapılır ve yutulur. Bu tertip mide için bir şifa kaynağıdır.
 
· Atkuyruğu bitkisi: kökü veya meyveleri ince ince kıyılarak demlenir. Süzülerek elde edilen sıvı bir kaba doldurularak dinlendirilir. Dinlendirilen bu sıvıdan rahatsızlık süresince sabah ve akşam birer fincan içilir.
 
· Amber kabuğu (sığla) ve oğulotu kökü, çavdar, gülbahar yarım saat süre ile suda haşlandıktan sonra süzülür. Elde edilen sıvıya dövülmüş papatya tohumu ilave edilerek şurup kıvamına gelinceye kadar karıştırılır. Hazırlanan bu karışım tatlandırılmadan ve rahatsızlık süresince yemeklerden sonra bir fincan içilir. Amberbaris (kadıntuzluğu): meyveleri ezilerek posa haline getirilir. Elde edilen posaya bakla unu ilave edilerek macun kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Hazırlanan macundan yemeklerden önce üç kaşık yenir.
 
· Acı marul: kökünde ve gövdesinde bulunan süt, mide rahatsızlıklarına ve hazımsızlığa iyi gelir. Kurutulmuş acı marul yaprakları ve kökü safra kesesinin faaliyetlerini hızlandırır, hazmı kolaylaştırır. Acı marulda idrar söktürme özelliği olduğu gibi mide nezlesine iyi gelir ve kanamalarda da dindiricidir.
 
· Adaçayı: yapraklarından elde edilen toz mide suyunu tanzim eder, iştahsızlığı önler. Adaçayını kaynatıp içmek mide ekşimesini önler.
· Ihlamur: çayı bal ile karıştırılıp içildiğinde mide ülserine karşı etkili olur.
 
· Yabani karanfil: bir çay fincanı kaynar suyun içine ince kıyılmış bir çay kaşığı yabani karanfil çiçeği katılıp, demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra süzülerek günde üç öğün bir çay fincanı aç veya tok karnına içilir.
 
· Tarçın: bir çay fincanı kaynar suyun içine bir çay kaşığı tarçın katılıp, demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra süzülerek günde üç öğün bir çay fincanı içilir.
 
· Kantaron: bir çay fincanı kaynar suyun içine ince kıyılmış bir çay kaşığı kantaron katılıp, demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra süzülerek günde üç öğün birer çay fincanı içilir.
 
· Gülhatmi: bir fincan kaynar suyun içine ince kıyılmış bir çay kaşığı gülhatmi katılıp demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra süzülerek günde üç öğün birer çay fincanı içilir.
 
· Raziyane: bir çay fincanı kaynar suyun içine ince kıyılmış bir çay kaşığı raziyane katılıp, demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra süzülerek günde üç öğün birer çay fincanı içilir.
 
· Havlıcan: bir çay fincanı kaynar suyun içine havanda dövülerek toz haline getirilmiş olan bir çay kaşığı havlıcan katılıp, demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra süzülerek günde iki kez sabah ve akşam olmak üzere birer çay fincanı içilir.
 
· Papatya: bir çay fincanı kaynar suyun içine bir çay kaşığı papatya katılıp, demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra süzülerek günde üç öğün birer çay fincanı içilir.
 
· Çörekotu: havanda dövülerek toz haline getirilmiş olan bir çay kaşığı çörekotu ile bir tatlı kaşığı süzme bal karıştırılıp macun haline getirildikten sonra yenir.
 
· Karadut: sabahları olgun meyvesinden yemek mideye iyi gelir.
 
· Turp: İbn-i Sina diyor ki; turp sarımsak kokusunu giderir, mideyi temizler.
 
· Pazı: ıspanağın kardeşi olan pazı mideye iyi gelir. Bol lif içerdiği için sindirim sistemini düzene sokar, midedeki şişkinliği alır, bağırsakların çalışmasına yardımcı olur, kabızlık sorunu çekenlere önerilir, demir eksikliğinden kaynaklanan kansızlık sorununa karşı birebirdir.
· Cennet hurması: mideyi kuvvetlendirir, mide gastritini önler.
 
· İsveç şurubu: bir dolu yemek kaşığı içilir.
 
Sami Özözen



Kaynak: Haber Merkezi

Editör: İzzet Dönmez




Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER SAĞLIK Haberleri

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI